"Orakl", Claros´da
olduğu gibi kadın kahinler ya da "Orakl" rahibeleri tarafından
"Hexametrik" olarak yani altı mısralık şiirlerle verilirdi.
Ziyaretçiler, "Orakl"a ulaşmak için önce kutsal yolu geçmek
zorundaydılar. Didyma´ya gelen ziyaretçiler rahiplerin yönetiminde ayinler
yaparlar, alaylar oluştururlar, geceleri meşalelerle yürüyüşler yaparlardı.
Kutsama dönemlerinde Miletliler o zaman liman olan Panormas limanına gelirler,
dört kilometrelik taş yolu (son iki kilometresi heykellerle süslüydü) şarkılar
söyleyerek (Paion: Kutsal şarkılar) yürürler ve Tapınağa ulaşırlardı. Bu
yürüyüş dört gün sürerdi. Miletos´da bulunan M.Ö 200´den kalma bir yazıtta
törenlerin her yıl Nisan-Mayıs aylarında yapıldığı anlaşılmaktadır. İskender döneminde, yaklaşık aynı dönemler yılbaşı olarak kabul edilmişti. Tapınağın
yapıldığı yerde muhakkak bir kutsal orman bulunmalıydı ve o zamanlarda vardı.
Tapınağa ince dallı ağaçların örttüğü bir yoldan ulaşılır, dev sütunların arasından
geçilerek, çok büyük bir avluya girilirdi. Bu tarz, şu anda Didim´de
görülmektedir. "Orakl"
Rahibeleri, bakireydiler, sürekli olarak kendilerini temizlerler ve tanrısal
sözcüklere her an hazır olmak için perhiz yaparlar veya oruç tutarlardı.
Didim Tapınağı´nın iç avlusunda, rahibelerin yaşadıkları bölmeler görülür, iç
avlunun üstü açıktır ve buranın üstünün açık olması gelenekseldi. Claros´da
olduğu gibi, Didim´de de iç avluda "vahiy" yani esinlenme ayinleri
yapılırdı. Rahibelerin taşıdıkları asaların tanrılar tarafından verildiğine
inanılırdı. "Orakl" yani Rahibe, silindir şeklinde döner bir taş
bloğa (buna Axon denirdi) otururdu. Axon, muhakkak iç avluda bulunan küçük
bir kutsal kuyunun ya da yeraltı kaynağının yanında veya yakınındaydı. Rahibe,
tanrıların esinini almak için, yeraltı suyundan yükselen buharı solur ve
ardından "Orakl"ı anlatan mısraları söylemeye başlardı. Daha sonra
"Orakl", dış avluda bekleyen dilek sahibine uygun görülen anda
iletilirdi. Rahibeler, kapının arkasında yer alan ve ortasında iki sütünün
bulunduğu salona alınan dilek sahiplerine gizemli mısraları söylerlerdi.
Tapınağa ibadete ve dilek dilemeye gelen halk, içeri giremez, öndeki sunağın
çevresine toplanırlardı. İçeriye ancak görevli rahipler ve Apollo rahibeleri girebilirlerdi.
Öte anlamda, ölümlülerin fiziksel ve ruhsal olarak içeri girememelerinin
nedeni, tapınağın bir ölümsüze ait olması demekti. İskenderiyeli Herons, Antik
Çağ insanlarının, tanrıların ve tanrıçaların dev kapılarda göründüklerini
yazar. Aslında tanrıların dev kapılarda görülmesi inancı çok eskidir,
Mezopotamya´daki Kar-Tikuti, Ninurta´daki Asur, Babil´den kalma Borsippa-Nabut
ve Ezida tapınaklarında böyle kapılar vardır.
Orakl: Antik çağda Anadolu ve
Yunan topraklarında yaşamış medyumnik yetenekleri bulunan kahineler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder